Cevdet Yılmaz: Türkiye ilk kez 1 trilyon doları aştı
Orta vadeli programlara ilişkin bilgi paylaşan CUMHURBAŞKANI Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “12 aylık geriye dönük hesaplama yaptığımızda Türkiye ilk kez 1 trilyon doları aştı. Bu yılın sonunda 1 trilyon 60-60’a ulaşacak.” Tuhaf rakamlar. Bu rakamlarla milyar dolar bazında dünyanın en büyük 17’nci ülkesi.” “Alım gücü açısından 11’inci ülkeyiz” dedi.
Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz bir dizi ziyarette bulunmak üzere sabah saatlerinde Rize’ye geldi. Yılmaz, ilk olarak Rize Valiliği’ni ziyaret etti. Daha sonra Rize Belediyesi’ni ziyaret eden Yılmaz, buradan AK Parti Rize İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Daha sonra Başkan Yardımcısı Yılmaz, Rize Ticaret Borsası’nda ‘Rize İş Dünyası Toplantısı’ toplantısına katılarak toplantı öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Orta Vadeli Program hakkında bilgi veren Yılmaz, “Biz buna yürekten inanıyoruz. İstişare ve sağduyu, doğru politikaların belirlenmesinde çok etkili olduğu gibi, politikaların benimsenmesi ve uygulanması açısından da çok değerli. Dolayısıyla bugün ilk kez Orta vadeli programın ardından iş dünyasının yanındayım.” Bir araya geldim. Uzun süredir üzerinde çalıştığımız orta vadeli programı geçtiğimiz Çarşamba günü tamamlayarak duyurduk. Sayın Cumhurbaşkanımız bu programa bizzat katıldı. Dünyanın en uygun programını hazırlasanız bile arkasında iyi bir siyasi irade yoksa bunun hiçbir anlamı olmaz. Çünkü plan ve programların uygulanmadığı sürece hayatımızda hiçbir anlamı olmayacaktır. Herhangi bir değişiklik getirmeyecek. Bu programın en değerli yanı Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat katılması ve desteğini en güçlü şekilde ifade etmesidir. Kamu ve sivil toplum olarak ortak akılla hazırlanmasının da değerli olduğuna inanıyorum. Bu süreçte bizzat yaptığım toplantılarda iş dünyasından ve çalışma dairesinden destek aldım. Sendikalardan, maliyeden, tarımdan, çeşitli kesimlerden arkadaşlarla toplantıya geldim. Toplantılarım oldu. İlgili bakanlarımız yine birçok istişare toplantısı gerçekleştirdi. Bütün bunların sonuçlarını bu plana yansıttık. Bununla ilgili bazı temel personel sorunlarını ele alarak başlamak istiyorum” dedi.
‘DEPREMİN YARALARINI SARACAĞIZ’
Orta vadeli planda 4 ana hedef bulunduğunun altını çizen Yılmaz, “Birincisi şubat ayında yaşadığımız, dünya tarihinde eşine az rastlanan ve en büyük felaket olarak nitelendirilebilecek depremin yaralarını sarmak. Tarihimizde ve benzer felaketlerle bir daha karşılaşmamak için risklerimizi azaltmak, bu planın birinci önceliği bu, çok büyük bir yük, gerçekten çok büyük bir yıkım ama inşallah bu yıl ve gelecek yıl da yoğun bir harcama yapacağız. Bundan sonraki yıllar giderek azalacak. Ve bu depremin yaralarını saracağız. Bu dönemde depremle ilgili yaklaşık 3 trilyon lira harcama yapacağız. Bunun 762 milyar lirası bu yıl merkezi yönetim bütçesinden gelecek, ve gelecek yıl sadece merkezi yönetim bütçesinden 1 trilyonun üzerinde harcama yapacağız. Önümüzdeki 2 yılda harcamalarımızı tamamlayacağız. Bu çok güçlü bir dayanışma gerektiriyor. Bir devletin ve milletlerin dayanışmasını gerektiriyor. Ama bunu başardığımızda, Ülkemizi geleceğe kurtaracağız. Çok daha aslına uygun bir şekilde hazırlamış olacağız. Deprem için yaptığımız harcamalar, depremin zararlarını telafi etmek için yaptığımız harcamalar, hem yeni konut hem de altyapıya yaptığımız yatırımlar da ülkemizin geleceğine yaptığımız yatırımlardır. Yani bunlar boşa harcama değil, yapımızı güçlendirerek geleceğe yürüyeceğiz. Bu bizim ilk hedefimiz. Ayrıca bu bölgede sel, heyelan gibi afet sorunu da yaşanıyor. Riskleri azaltan yatırımlar yapmak. Programımızın en değerli amaçlarından biri de budur. Bir bölgede deprem meydana gelir. Başkasının içinde sel var. Aksi takdirde farklı bir felaket yaşanabilir. “Fakat bu süreçleri çok daha etkin yönetebilmemiz için riskleri önceden tespit edip kriz yönetiminde risk yönetimine geçmemiz gerekiyor.”
‘2026’DA YÜZDE 8,5 GİBİ TEK HARFLİ RAKAMLARA DÖNECEĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ’
Enflasyonun gelecek yıldan itibaren tek haneli rakamlara düşmesini hedeflediklerini belirten Yılmaz, “İkinci temel hedefimiz ise orta vadeli dediğimiz orta vadede makroekonomik istikrarı sağlamak ve konut enflasyonunu tek haneye indirmek. Son dönemde uluslararası konjonktür nedeniyle hem döviz kurundaki hareketlilik hem de reel ücretler arttı.” Gelişmelerden ve gelir ölçülerimizden kaynaklanan birçok faktör var. Bu yıl enflasyonda geçici bir artış var ama bu geçiş dönemine özgü bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren enflasyon giderek düşecek ve 2026’da yüzde 8,5 olacak. Tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz. Farz ediyoruz. Bunun arkasında da elbette politikalarımız var. Üçüncüsü bunu yaparken depremin yaralarını sararken, enflasyonla uğraşırken büyümeyi hiçbir şekilde ihmal etmeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın her zaman vurguladığı istihdam, üretim ve ihracat perspektifinde büyüme ve kalkınma. İstihdama da devam edeceğiz. Ancak bu dönemde büyümenin kompozisyonunda önemli bir değişiklik yaşanacak. Tüketim odaklı büyümeden, yatırım, üretim ve ihracat odaklı büyümeye doğru gerçek bir dönüşüm yaşayacağız. “Yani enflasyonu olumsuz etkileyecek bir büyüme öngörmüyoruz, tam tersine arzı artırarak, ihracat yoluyla döviz avantajı sağlayarak enflasyonla mücadelemize katkı sağlayacak kompozisyonda bir büyüme öngörüyoruz” dedi.
‘TASARRUF ÇOK ÖNEMLİ’
Halkımızın geleceğe daha güvenle bakabilmesi için toplum ve toplumsal refah için çalıştıklarını belirten Yılmaz, “Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah bu programın en temel unsurlarından biridir. Tüm önlemlerimizi alırken; Gelir düzeyi düşük olan kesimleri ve daha fazla zorluk yaşayan kesimleri mutlaka dikkate alıyoruz ve onlara öncelik veriyoruz.” Bütün bu çalışmalarımızı refahı nasıl arttırabiliriz perspektifiyle yürüteceğiz. Bu 4 ana hedef, felaketin yaralarını sarmak, enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, büyümeyi, istihdamı sürdürmek, sosyal adaleti ve refahı artırmaktır. Bu 4 hedefe 3 ana amaç ile ulaşacağız. Bu hedeflere ulaşmamızı sağlayan 3 hedefimiz var. “Birincisi mali disiplin; deprem giderlerini hariç tutuyoruz çünkü bunlar yapmak zorunda olduğumuz harcamalar. Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizde yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem giderleri ağır olduğu için bütçe açığı artıyor. bütçemiz ister istemez yüksek olacak, milli gelire oranla yüzde 6.” Yaklaşık 0,5’e yükselmiş olacak. Ancak önümüzdeki yıllarda hızla düşüş eğilimine girecek. Türkiye ise 2026’da yüzde 3’ün altında bütçe açığıyla yoluna devam edecek. Kamu kaynaklarımızı çok daha etkin, verimli ve önceliklere daha dikkat ederek kullanacağız. Tasarruflar son derece değerlidir. Geçmişte Kalkınma Bakanı olan bir arkadaşım olarak şunu belirtmek isterim ki tasarruf, kaynakları kullanmamak değildir. Kaynakları doğru önceliklere ve gerçek alanlara yoğunlaştırıp verimli kullanmaktır. Bu anlayışa sahip olacağız. Kamuda mali disiplini hem gelir politikalarımızda hem de harcama politikalarımızda sürdüreceğiz. Gelir politikalarımızı uygularken de belirttiğim gibi gelir düzeyine göre katkı kavramını mutlaka dikkate alacağız. İkinci temel aracımız para politikalarıdır. Bu dönemin kurallarına uygun olarak para politikalarımızda bazı güncellemeler yapıyoruz” dedi.
‘TAHMİNLERİMİZDE BU YIL 1 TRİLYON DOLARIN ÜZERİNDE MİLLİ GELİR GÖRÜYORUZ’
Türkiye’nin son 20 yılda yıllık ortalamalara göre yüzde 5,5 oranında büyüdüğünü belirten Yılmaz, “Merkez Bankamızın enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda görevini yapması gerekiyor. Kendi değerlendirmelerini yapacak.” Bilgilere ve gelişmelere bakarak tabii ki hükümetimizin makro çerçevede belirlediği hedeflere bağlı.” Araç bağımsızlığı çerçevesinde Merkez Bankamız da üzerine düşeni yapıyor. Para politikası ve maliye politikaları çok önemli ama yeterli değil. Buna üçüncü bir unsur olarak yapısal reformları da ekledik. Artık bunların ayrıntılarına girmek istemiyorum. Bunlardan bir kısmını kanunun gerektirdiği şekilde TBMM’nin takdirine sunacağız. Bir kısmı idari olarak belirleneceği gibi bu çalışmaları da hükümetimiz ve bakanlıklarımız yürütecek. Eninde sonunda bir dönüşüm gerçekleştireceğiz. Yaklaşık 2023 yılında yaptığımız varsayımlara göre bu yıl 1 trilyon doların üzerinde bir milli gelir görüyoruz. Artık prestijiyle buna ulaştık. Geriye dönük 12 aylık bir hesaplama yaptığımızda ilk kez Türkiye 1 trilyon doları aştı. Bu yılın sonunda 1 trilyon 60 küsur rakamlara ulaşacak. Bu rakamlarla milyar dolar bazında dünyanın 17. büyük ülkesiyiz. Alım gücü açısından 11. ülke konumundayız. Son 20 yılın yıllık ortalamalarıyla karşılaştırıldığında Türkiye yüzde 5,5, dünya ise yüzde 3,6 büyüdü. Türkiye dünyada ilk 2 puanın üzerinde büyüdü. Bu büyük bir başarı. Önümüzdeki dönemde hem dünyada hem de bizde aşağı yönlü bir ivme var. Dünya büyümesi yüzde 3 civarında, ticaret ne yazık ki daha da daralıyor. Türkiye’de ise sarsıntının etkilerine rağmen bu dönemde ortalama yüzde 4,5 büyüme yakalamayı planlıyoruz. Sonuç olarak 2026 yılında 1,3 trilyonun üzerinde milli gelire sahip olacağımızı tahmin ediyoruz. Böyle olduğunda o gün kişi başına bölüştürdüğümüzde 14 bin 855 dolar kişi başı gelir hedefliyoruz. Bu bizi yüksek gelirli ülkeler ligine sokuyor” dedi.
‘BU DÖNEM SONUNDA YENİDEN TEK DİJİTAL ENFLASYONU GÖRECEĞİZ’
Bunların Dünya Bankası’nın yaptığı hesaplamalar olduğunu belirten Yılmaz, “Bütün ülkeleri sınıflandırıyor. Düşük gelirli ülkeler, alt orta gelirli ülkeler, üst orta gelirli ülkeler ve yüksek gelirli ülkeler. Orada eşik değer 13 bin 845 dolar. Yani bir ülkenin kişi başına düşen geliri 13 bin 845 dolar.” “Bunu 1.835 doların üzerine çıkardığınızda Dünya Bankası kriterlerine göre yüksek gelirli ülkeler ligine girmiş oluyorsunuz. Umarım Türkiye bu plan döneminde bunu başaracaktır. Yıllık 900 bin ilave istihdam, plan döneminde ise 2,7 milyon istihdam öngörüyoruz. Ancak işsizlikte çok büyük bir düşüş olmayacak.” Çünkü işgücüne katılım oranlarının yüksek olacağını öngörüyoruz. İnşallah bu dönemin sonunda enflasyonu tekrar tek haneli rakamlarda göreceğiz. Geçmişte bunu başardık, yine başaracağız. İhracatta ve turizmde önemli rakamlar göreceğiz. 2026 yılında ihracatımızın 300 milyar doları, turizm gelirlerimizin ise 70 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Bu yıl yüzde 4 civarında olmasını beklediğimiz cari açığımızın önümüzdeki dönemde kademeli olarak azalarak 2026’da yüzde 2 civarına ulaşmasını bekliyoruz. İnşallah önümüzdeki yıllarda Türkiye cari fazlayı yakalar. “Yapısal reformlarımız sonuç verdikçe, özellikle güç alanında bu dönüşümler meyvelerini verdikçe Türkiye’nin farklı bir yapısal dönüşümü gerçekleştireceğine inanıyoruz.”
‘BELİRSİZLİK EKONOMİNİN DÜŞMANIDIR’
Yılmaz, “Dünyanın bu zor döneminde en büyük şansımız siyasi güven ve istikrardır. Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan seçimlerle vatandaşlarımız siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdı. Belirsizlik ekonominin düşmanıdır. Belirsizliğin olduğu yerde belirsizlik vardır. Belirsizliğin öngörüldüğü yerde yatırım olmaz, ekonomi gelişmez. Siyasi belirsizlik Mayıs ayında ortadan kalktı.” Bu çalışmalarla teknik olarak belirsizlikleri ortadan kaldırıyor, öngörülebilirliği artırıyoruz, bunun meyvelerini ve sonuçlarını da inşallah önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. Artık dış dünyadan daha fazla kaynak akışının olacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Rezervlerimizde zaten belli bir birikim sağlandı. Önümüzdeki dönemde bunun daha da artacağını umuyorum. Türkiye istikrarlı bir ülke, güçlü bir ülke, genç nüfusu, girişimcileri, eşsiz coğrafyası, büyük potansiyeli olan, tarım, sanayi, turizm ve diğer hizmet sektörlerinde geniş fırsatlara sahip bir ülke. Başta sivil toplum ve akademi olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin katkısıyla bu potansiyelleri daha güçlü bir şekilde harekete geçireceğiz. Türkiye Yüzyılı dediğimiz Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılını güçlü bir şekilde inşa edeceğiz. “Bu orta vadeli program Türkiye Yüzyılının ilk orta vadeli programıdır” dedi.